İçimdeki Ses
Bir gün sabah uyanıp da farklı biri olduğumu ya da şu ana kadar yaşadığım hayatın aslında bir rüya olduğunu ve gerçekte bambaşka biri olduğumu düşündüğüm zamanlar olur. Hep kendimi daha iyi tanımak, çevremi ise kendimden daha iyi anlayabilmek, anlamlandırmak, derinleşmekle geçti şu zamana kadar hayatım. Doğru insanlarla, doğru kapılar önünde, doğru zamanda buluştum, şanslıydım. Bana ve dolayısıyla hayatıma bir şeyler katması için iyi olmak zorunda değiller. İyi olmayan da, kendisi bile farkında olmadan bir çok şey kattı. Peki bunlar bana ve hayatıma nasıl şekil verdi? Kendini tanıma yolculuğu da derler. Dönüşüm demeyi tercih ediyorum. İçeriden dışarıya doğru taşan. Kalbinin kapılarını araladığında, aklında da daha önce fark etmediğin kapılar aralanıyor. Aynı manzaraya önceden bakan sen, aklının yeni kapıları ve kalbinin aralanan kapıları ile daha farklı biriymiş gibi bakıyorsun. Halbuki o da sensin, bu da sensin. Aynı şey durumları, konuları yorumlamak için de geçerli. Farklı perspektiflerden bakabilmek koçluktan, duygu durumunu regüle ederek anlamlandırmak mindful yaşamaktan geliyor. Çünkü baktığımız şey hiçbir zaman değişmiyor. Ama bakan gözlerimiz tamamen değişiyor. İşte buna doya doya dönüşüm derim.
Bu dönüşümün bir parçası olarak uzun zamandır içimde saklı tuttuğum yazma tutkum korkulardan yapılmış giysilerimi bir kenara attı.
İçimdeki sesi dinliyorum.
Yazıyorum.
0 yorum