Mindfulness Hali
Didem Hacıpaşaoğlu tarafından tarihinde yayınlandı
Yoğun ve koşturma halinde bir dünyada, durma veya ara verme ihtiyaçları sık duyulan istekler haline geldi. Bir de dileklerimiz! var. “Huzur istiyorum artık”. Huzuru çağırmak için gözlerimizi dışarıya devirmeden önce istedim ki mindfulness nasıl huzur verir, içimizden dışarıya doğru bakalım.
Zen bir rahip olan Heamin Sunim, “Yavaşladığımızda Görebileceğimiz Şeyler” adlı kitabına şöyle başlıyor; Etrafımdaki şeyler çok hızlı hareket ettiğinde durup, sorarım, “bu kadar hızlı olan dünya mı, yoksa zihnim mi?”
Zihin ve dünya birbirinden farklı değildir. Aslında dünya baktığımız yerdedir çünkü dünyaya kendi zihnimizin penceresinden bakarız. Zihin ise beden ve duygularla sıkı bir iletişim halindedir. Yani, beden-kalp-zihin ve dünya etkileşim halinde, biri diğerinden etkilenir, öbürü diğerini dürter. Nasıl mı? İşte bunu anlama merakı bizi mindfulness ile buluşturur.
Mindfulness bazı kaynaklarca bilinçli farkındalık olarak çevrilmekte, bazılarında ise farkındalık (Hint sözcüğü “sati” kelimesinin tercümesidir) olarak. Japoncada mindfulness kavramı “kalpten gelen farkındalık” anlamını taşıyan bir sembolle gösterilmektedir. Türkçe’de tam karşılığı bulunmamakta. Kökü budizm, yani aslında uzun bir geçmişi var. Prof. Dr. Jon Kabat-Zinn mindfulness kavramını bilimsel bir alt yapıya yerleştirerek, mindfulness temelli stres azaltma programını geliştiriyor. Yani doğunun kadim öğretileri, batı bilimi ile birleşiyor ve günümüzde bilimsel olarak kanıtlanmış birçok alana etki eden bir program haline getiriliyor.
Mindfulness için bazı tanımlar şöyle;
İyi Hissetme Sanatı kitabı, Mindfulness’ı; “Dikkatin bilerek ve isteyerek şimdiki ana yöneltilmesine ve yaşananların yargılanmadan ve oldukları gibi kabul edilmesine dayanan bir farkında olma durumudur.” şeklinde tanımlar.
Jon Kabat-Zinn; “Mindfulness dikkati şimdiki ana amaçlı ve yargısızca getirmekten doğan farkındalıktır” diye tanımlar. Bazen bu tanıma “kendini anlama ve bilgeliği de” ekler.
Sevdiğim tanımlardan bir diğeri ise Guy Armstrong’a ait “Farkındalık ne deneyimlediğimizi, onu deneyimlediğimiz sırada bilmektir” Çünkü mindful olduğumuzda, yaşanılanı, olup biteni, tam şu anda olduğu haliyle fark edebiliriz ve kabul edebiliriz.
Bir düşünün, bir işe başlayıp bitirdiğinizde, onu nasıl bitirdiğinizi hatırlamadığınız, varış noktasına geldiğinizde, yolda geçirdiğiniz zamanı hatırlamadığınız zamanlar oldu mu? Bu anlarda zihnimizin nerelerde dolaştığına dair fikrimiz yok. Kayıp bir an var. Bu kayıp sadece görünen. Biraz daha derinleşirsek, bu kayıp anlarını kendimizle olan bağlantımızı görmezden geldiğimiz anlar olarak da düşünebiliriz. Bir hayatın yoğunlukla hatırlanmayan anlardan ibaret olması ise, yaşamımızın bir çoğunda beden, duygu ve düşüncelerimizin farkında olmadan yaşadığımız anlamına gelir. Bu yüzden, “mindfulness hayatınızı size geri verir” cümlesi yerinde bir ifadedir.
Şimdiki zamanın içinde şimdiki zaman haricinde birçok an taşıyoruz çoğunlukla. Geçmiş ve gelecek, şimdiki zamandan daha çok yer kaplar içinde bulunduğumuz anda; Anılar, sorgulamalar, pişmanlıklar, suçlamalar ve keşkeler. Bir de gelecek olan ama henüz gelmemiş anlar var; kaygılar, endişeler, korkular, acaba’lar, eğer’ler. Geçmiş ve geleceğin bu kadar büyük bir porsiyona sahip olduğu şu anda, şimdiki anda olan varlığımızdan söz etmemiz mümkün olmaz.
Christopher K. Germer, Öz Şefkatli Fakındalık kitabında şöyle söyler; “Farkındalık anbean bilinçlilik hali içinde olmaktır, bu yüzden farkındalıkta özgürlük vardır çünkü dikkatimizi algılarımızı yorumlamak yerine onların akışına vermek, her bir anı taze ve canlı kılar.”
Geçmişin keşke’lerinden, geleceğin endişelerinden sıyrılmış bir birey, anın içinde kendi duyumları ile kalabilme yetisine sahip olur. Dikkatimizin bu an hariç bir yerlerde takılı kalması halini fark ettiğimiz an, dikkati şimdiki ana getirmeye başlarız. Yani, dikkat, zincirlerinden kurtulmuş ve özgürlüğe erişmiş olur.
Prangaları olan bir dikkat halinin yapabilecekleri algı ağlarına takılır, yani berrak bir zihin, temiz bir lensten nasiplenmemiş olur. Geçmiş ve geleceği yanında taşımayan dikkat, en yalın haliyle olan dikkattir. Hafiftir, özgürce karar alır, özgürce hareket eder. Bilir ki, tepki vermek haricinde de yapılabilecekler var, mesela yanıt vermek, seçeneklerini daha berrak bir zihinle görüp, değerlendirmek gibi. Bilir ki etki ile tepki arasında bir boşluk var. İşte o boşluğa yerleşir bilinçli dikkat.
Bilinçli bir dikkat, açık bir kalp, yargısız bir yaklaşım ile taşıdığınız ne varsa bırakabilmek bir mindfulness hali. Bir yerlere doğru yolculuk yapmak değil, yolda olma halidir ve bu yolda yeni manzaralar yok. Marcel Proust’un söylediği gibi; “Gerçek keşif yolculuğu, yeni manzaralar aramaktan değil, yeni gözlere sahip olmaktan ibarettir.” Belki yeni gözler, belki lenslerini temizlemiş gözler veya belki de zaten sizde olanla tekrar bağlantıya geçtiğiniz gözler.
0 yorum